DEVAM: 4. NEBİ S.A.V.
ÜZERİNE YALAN UYDURMA'NIN AĞIR VEBALİNİN BEYANI
حَدّثَنا
سويد بن
سَعِيد،
حَدّثَنا علي
بن مسهر، عَنْ
مطرف، عَنْ
عطية، عَنْ
أبي سَعِيد قَالَ:
-
قَالَ رَسُول
اللّه صلى
اللّه عليه
وسلم: ((مِن كذب
علي متعمدا
فليتبوأ
مقعده مِن
النَّار)).
Ebu Said
r.a.'den; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)‘in şöyle dediği rivayet
edilmiştir; “Her kim ki taammüden üzerimde yalan uydurursa ateşten oturağına
hazır olsun.”
AÇIKLAMA: Bu bab’daki yani 30’dan buraya kadar ki hadisler içindir: Nebi (s.a.v)
üzerine yalan uydurmanın ağır ve çetin cezaları mucip olduğuna dair bu bab'a
alınmış bulunan 8 hadisin manaları hemen hemen aynı olduğu gibi metin
arasında da pek çok fark yoktur. Fakat
senedleri tamamen ayrıdır Müteaddit senedlerin bulunuşu ve özellikle çokluğu
hadis'in kuvvet bakımından değer üstünlüğünü gösterir. Merhum Müellif bu
nedenle, takriben ayni manayı ifade etmekle beraber senedleri ayrı olan bu
hadislerin hepsini zikretmiştir.
''Her kim
bilerek benim ağzımdan yalan uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın.''
manasını ifade eden hadis-i şerif mütevatır hadislerdendir. İmam Şafii (R.A.)
'nin '' Er -Risale'' adlı eserinin şerhinde Sayrafi , bu hadisin 70 sahabi
tarafından merfuan rivayet edildiğini yazar. Bunlar arasında ''Aşere-i
Mübeşşere = cennetle müjdelenen 10 sahabi''nin hepsi mevcuttur. Bu hadisin
ravilerinin sayısını 200'e çıkaranlar da vardır.
Hadisin
''cehennemdeki yerini hazırlasın'' cümlesi bazı alimlerce bed dua olarak
yorumlanmıştır. Yani '' Allah onu cehhennemde yerleştirsin.'' diğerlerine göre
müfterinin hak etmiş olduğu akibeti bildirir. Yani ''O kimse cehenneme müstahak
olmuştur. ona hazır olsun.''
Hadisin gerekli
açıklanması için 3 nokta üzerinde durmak isterim.
1. Yalanın
mahiyeti
2. Peygamber
üzerinde yalan uydurmak
3. Bu suçu
işleyenin cehennemlik olması
1- Ehl-i
Sünnet'e göre gerçeğe aykırı haber vermeye yalan denilir. Muhbir ister kasden
ister sehven yalan söylesin. Yalan söylemiş olması bakımından fark yoktur. Ancak hilaf-ı hakikat olduğunu bildiği halde
kasden yalan söylerse günah işlemiş olur. Sehven söylerse günaha girmez.
Mu'tezile mezhebine göre hilaf-ı hakikat söylenen bir sözün yalan sayıla
bilmesi için kasden ve bile bile söylenmiş olması şarttır. Yanılarak söylenen gerçek dışı söz yalan
sayılmaz. Ehl-i Sünnet mezhebinin görüşü delillerle isbat edilmiş ve
mu'tezile'nin iddiaları reddedilmiştir. Bu husus konumuzun dışında olup uzun
izah istediği için ona girmiyeceğim.
Sadece şunu belirtmek isterim :
Bu babda geçen
hadisler de Ehl-i Sünnet mezhebinin görüşünü teyid eder. Çünkü kasıtlı ve
kasıtsız söylenen hilafı-i hakikat sözlerin her ikiside yalan sayılmamış
olsaydı ve Mu'tezile nin iddia ettiği gibi gerçeğe aykırı bir sözün yalan
sayılabilmesi için kasden söylenmiş olması şart olsaydı Resulullah (s.a.v) bu
hadislerde ''Kim kasden yalan söylerse...'' demiyecekti. Çünkü ''Kasden''
kelimesi zaid olurdu.
2 - Peygamber
(s.a.v) üzerinde yalan uydurmak ve bile bile yahut da yanılarak yapılır.
Yanılarak yapılırsa belirtilen ağır cezaya mucip değildir. Çünkü kitab, sünnet
ve icma-ı Ümmetle sabittir ki, unutma veya yanılma ile işlenen kusurlar günah
sayılmazlar. Fakat bile bile Peygamber (s.a.v) 'in ağzından yalan uydurmak,
bilerek böyle uydurulmuş hadisi nakletmek, her ne suretle olursa olsun buna
aracı olmak ağır vebali ve büyük cezayı muciptir.
Peygamber
(s.a.v) 'in söylemediği bir sözün veya yapmadığı bir işin ona isnad edilmesi
''O'nun üzerinde yalan uydurma'' şumulüna girer. Demek ki kavli sünnette olduğu
gibi fi'li sünnette de gerekli titizliği göstermek zorunluğu vardır. Diğer
taraftan hiç bir konuda Peygamber (s.a.v) 'e uydurma hadis isnadı caiz
değildir.
Dalalet
fırkalarından biri olan ''Keramiye''ye
göre Resulullah (s.a.v) 'in getirmiş olduğu dinin lehinde ve onun neşri yolunda
irşad, teşvik, korkutma ve benzeri amaçlarla hadis uydurmak caizdir. Fakat
ahkam hakkında caiz değildir. Bu görüşten hareketle onlar mevize konularında
hadis uydurma cihetine girmişlerdir.
Keramiye'nin iddiası tamamen yersiz ve mesnedsizdir. Her
hangi bir insanın yapmadığı ve söylemediği bir şeyi ona isnad etmek yüce
dinimize göre büyük günahlardan sayılırken Fahr-i Kainat efendimize uydurma söz
ve fiil isnadı her ne maksadla olursa olsun nasıl caiz olabilir? Oysa ki
Peygamber (s.a.v) 'in ağzından çıkan, din ile ilgili her sözün ilahi oluşu ''O,
havadan konuşmaz; Konuştukları, ancak kendisine bildirilen vahydir.'' (21)
ayeti ile tescil edilmiştir. Bu babda geçen hadislerin tümü her çeşit yalanı
uydurmayı şiddetle yasaklar. Din ve Peygamber (s.a.v) aleyhinde veya lehinde
diye bir ayırım yoktur. Müslim ' in Mukaddime'sinin şerhinde Nevevi ve İbn-i
Maceh ' in bu babın haşiyesinde Sindi
derler ki : Keramiye ' lerin bu iddiaları büyük bir gaflet ve apaçık bir
cehalettir. Arap lügatını bilen hiç bir kimsenin böyle bir iddiayı ileri
sürmesi bağışlanamaz.
Daha geniş
tafsilat isteyenler, Nevevi ' nin
şerhine müracaat etsinler.
3 - Kasden
hadis uyduran veya uydurma olduğunu bildiği hadisi rivayet edenin cehennemlik
olması hususu :
Sindi bu konuda Nevevi ' den naklen diyor ki :
''Resulullah
(s.a.v) üzerinde kasden yalan uyduranın
hakkettiği ceza cehennem 'dir. Cenab-ı
Allah Taala dilerse cezasını çektirir, dilerse afveder. Böyleleri katiyyen afv edilmiyecekler, diye
bir mana çıkmaz. Zaten küfürden başka her hangi bir günahı işleyen kişinin
mutlaka cehennemde tazip edileceğine dair bir hüküm yoktur. Allah'ın dilemesine
kalmış, O'nun bileceği bir sırdır. Bunlar cehennemde tazib edilseler bile
cezalarını bitirdikten sonra cehennemden çıkacaklar. Çünkü dinimize göre yalnız
küfür üzerinde ölenler ebedi cehennemliktirler. Ölürlerken zerre kadar imanı
olanlar bile neticede cehennemden kurtulmuş olurlar. Resulullah (s.a.v) adına
yalan uydurmanın büyük günah olduğu bu hadisten anlaşılıyor. Fakat bu suçu
işleyen adam kafir olmaz. İmamü'l-Haremeyn'in babası Ebu
Muhammed el- Cüveyni bu iftirayı eden kişi dinden çıkmış olur,
demiştir. Fakat İmamü'l-Haremeynbu fetvayı zayıf görereki babasından başka hiç
bir alimin böyle bir şey söylemediğini ve babasının yanıldığını ifade etmiştir.
Hadis uydurma
suçunu işledikten sonra tevbe eden suçlunun tevbesi ve tevbeden sonra rivayeti
makbul mudur?
Bu hususta
alimler ikiye ayrılmışlar : Bir kısım hayır kabul değil, demişlerdir. Fakat
sahih ve umumi kaidelere uygun olan kavle göre tevbesi hem rivayeti makbuldur.
Çünkü kafir bile tevbe ederse (İman ederse) onun tevbesi ve rivayeti makbuldur.
Hadis uydurma suçunu işleyen kişi kafirden aşağı değildir.''
Sindi '
nin Nevevi ' den naklettiği parça burada
bitti.
BU HADİSTEN
ÇIKAN HÜKÜMLER
Bu babda geçen
hadislerden çıkan hükümler yukarıda verilen izahtan çıkarılablir. Fakat özlü ve
maddeler halinde belirtmekte fayda görüyorum :
1 - Ehl-i Sünnet
mezhebine göre bilerek veya bilmeyerek söylenen hilaf-ı hakikat söz yalan
sayılır. Bu hadisler, Ehl-i Sünnet'in görüşünü teyid eden delillerdendir.
2 - Resulullah
(s.a.v) üzerinde kasden yalan uydurmak
korkunç, şiddetle kaçınılması gereken büyük günahlardandır. Hadis uydurmayı mübah görmedikçe bu suçu
işlemekle kişi dinden çıkmaz. Cumhurun görüşü budur.
3 - Bir tane
hadisi uyduran kişi fasık olur. Bütün rivayetleri reddedilir. Hiç bir hadisi
ile ihticac yapılamaz. Şayet tevbe etse
bile bir çok alime göre rivayetleri yine tutarsız sayılır. Fakat mutemed kavle göre nasuh tevbe ile
tevbe ederse tevbe ve rivayeti kabul edilir.
4 - Hadis
uydurmak işi ister ahkam ile ilgili olsun ister tergib terhib (korkutmak)
mevize ve benzeri konularda olsun hepsi büyük günahlardandır.
5 - Hadis
uydurmak büyük günah olduğu gibi uydurma hadisi bile bile rivayet etmek veya
uydurmak olduğundan şüphe edilen hadisi nakletmek de büyük günahtır.
Alimler : '' Hadis rivayet etmek isteyen adan
önce tetkik etmelidir. Eğer sahih veya
hasen ise ''Kale Resulullahi (s.a.v) = Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu'', veya
buna benzer kesin bir ifade kullansın. Hadisin zayıf olduğu ihtimali varsa
kesinlik ifade etmeyen ''rivayet edildiğine, anlatıldığına, söylendiğine göre''
ve benzeri bir ta'bir kullansın.'' diye tavsiyede bulunmuşlardır.
6 - Peygamber
adına yalan uydurmanın yasaklığı hakkındaki hadislerin çoğunda ''kasıtlı
uydurma'' kaydı mevcuttur. Bazılarında ise yoktur. Olmayanlar da olanlar gibi
yorumlanır. Aksi takdirde sehven yapılan
rivayetin de günah olması gerekecektir. Oysa ki sehven yapılan işler muaftır.